
Saturday, December 20, 2008
Kartal Surpriz Pesinde

Friday, December 19, 2008
İbrahim Toraman
Basından takip ettiğim kadarıyla Mustafa Denizli, Lincoln'ü durdurma görevini İbrahim Toraman'a verecek.
Beşiktaş'ın maçı kazanması, Toraman'ın bu konuda başarılı olmasına bağlı..
Bunun yanında, yan toplardan Beşiktaş'ın gol bulma olasılığı oldukça yüksek (Fenerbahçeli Selçuk'un bu sezon derbide attığı golü hatırlayın).
Üç sezon öncesine dönelim.
Ali Sami Yen'de 2 gol atmıştı İbrahim, bu maçta da bunlara benzer bir gol atabilir:
Schauxlu Mevlüt Ağa
Gazetede haberler çıktı, Fener Mevlüt'ü bitirdi diye. Hatta Star'a göre 4.5 milyon dolar karşılığı Fener'e gelmişti.
Meğer adam 2013'e kadar sözleşmesini uzatmış kulübüyle..
Son haftalarda performansı mükemmel değil, ama bu sezon 5 gol kaydetti Mevlüt. Geçen sene 11 golü vardı.
Saturday, December 6, 2008
Formandadır Benim Baht-ı Siyahım

Unutulan Lejyoner: İbrahim Kaş

Getafe taraftar sitesinde bir anket:
İbrahim Kaş, bir türlü Getafe teknik direktörü Victor Munoz'ın gözüne giremedi. Yeni transfer sezonunda, ilk satılacak futbolculardan biri olabilir, ne düşünüyorsunuz?
Yazıda, ancak Arjantinli defans oyuncusu Cata Diaz satılmazsa İbrahim'ın takımda kalabileceğinden bahsedilmiş.
Fakat, beklediğimin tersine (Türkiye'den alışkanlık) taraftarların çoğu İbrahim'in satılmayacağı yönünde görüş belirtmişler. Hatta, taraftarlardan biri İbrahim'in çok az şans almış olmasına rağmen, kendisinden fazla oynayan takım arkadaşları Rafa ve Belenguer'den (takım kaptanı) iyi olduğunu ve satılmasının büyük bir hata olacağını söylemiş.
Umarım İbrahim geri dönmez, İspanya'da kalır ve Türk Milli Takımı iyi bir defans oyuncu kazanır. Hele şu zamanlarda buna çok ihtiyaç var, yoksa bu gidişle Servet-Emre Aşık ikilisine bel bağlamaya devam edeceğiz. Birinin yokluğunda, Gökhan Zan'ın kadroya girme olasılığı kabus gibi..
Yazının kaynağı için link
Thursday, December 4, 2008
Hoşgeldiniz Çocuklar
Sunday, November 30, 2008
Hesapta Bu Yoktu

Saturday, November 29, 2008
Gezer Denizli El Ele

Kadıköy'de bir derbi daha geride kaldı. Fenerbahçe şaibeli de olsa 3 puanın sahibi olup Turkcell Süper Ligi'nde büyük bir avantaj elde etmiş oldu.
Ligimizde acaba ne zaman hakemin oyuna direk müdahalesi bitecek de biz sadece futbolu tartışıyor olacağız çok merak ediyorum. Bu gece derbide adete bir Bünyamin Gezer faciası yaşandı. Olmadık yerden Cisse'nin ikinci sarıdan atılması adeta bir kabus yaşattı Beşiktaş'a. İkinci sarı tartışılabilir ama ilk sarı kesinlikle piyangodan çıkmaydı. Eğer Gezer Cisse'nin o müdahalelerini sarıyla cezalandırıyorsa, Luganono'yu neden es geçti? Daha oyunun başında Lugano'nun sert müdahalesini görmezden gelmesi zaten daha sonraki kararlarının göstergesi olmuştu diyebilirim.
Hakemi eleştirmek tabi ki kolay. Her şeyi onun üzerine yıkmak da haksızlık olur. Beşiktaş'ın hiç mi suçu yoktu? Mustafa Hoca kendisinden beklenmeyen bir tavır içindeydi bu gece. İlk 11 kadroya baktığımızda maçtan önce düşündük ki Beşiktaş kapalı, defansif bir oyun sergileyecek; kapalı defanslar karşısında zorlanan Fenerbahçe'yi hızlı ataklarla zorlayacak. Ama ne görelim İbrahim Toraman, Gökhan Zan her atak ileride. Madem bu futbolcular ileride oynayacak neden Holosko kenarda oturur? Tello'yu anladık sakat ama onun dışında kadro oluşturmada büyük hataya düştüğünü rahatlıkla söyleyebilirim Mustafa Hoca'nın. Bir çift lafım da Gökhan Zan'a. Bu futbolcu hala nasıl Beşiktaş'ta üstüne üstlük bir de milli takımda oynar anlamak mümkün değil. Bir top bu kadar mı yakışmaz bir insanın ayağına. Sadece fiziği yüzünden bir futbolcu oynatılmaz. Oynatılırsa da Selçuk gelir golü atar.
Fenerbahçe'yi de genel olarak değerlendirirsek Aragones'in takıma beklendiği gibi bir futbol oynattığı rahatlıkla söylenebilir. Fenerbahçe iyi kullandığı ölü toplardan bir gol de bulmayı başardı bugün. Eğer Beşiktaş akıllı oynasaydı Fenerbahçe'yi korku dolu bir doksan dakika bekliyor olacaktı. Biraz hakemin biraz da Mustafa Denizli'nin yardımıyla rahat bir galibiyet aldı Fenerbahçe ve ligde çok önemli bir moral avantaj elde etti. Bir de son haftaların sessiz golcüsü Guiza'nın da gol atmış olması Fenerbahçe için büyük şans, bu maç sayesinde Guiza geri kazanılmış olabilir.
Fenerbahçe'yi ne olursa olsun tebrik etmek lazım. Ama Türk futbolunun geleceği adına artık hakem hatalarına yeter diyorum.
AYM
Derbide 2 Kritik Unsur
Maçın kaderi, Mustafa Denizli'nin yukardaki açıklamasına bağlı. Gününde bir Alex, sahada rahat dolaşırsa Fenerbahçe'yi uçurur.
Bir diğer noktayı, Sergen çok iyi özetlemiş: "Yani Beşiktaş her zamanki 3-4-3 sisteminde değil, 4-4-2 ile oynamalı.. Nedeni basit, çünkü F.Bahçe’nin en iyi tarafı kanatları.. Sağ kanatta Colin-Gökhan, solda Uğur-Carlos sıfıra kadar inip orta yapabilen adamlar.. Bu adamlara karşı kanatlarda birer kişi bırakırsan intihar olur.. F.Bahçe’yi durdurmak istiyorsan kanatları tıkayacaksın.." (Kaynak: Vatan Gazetesi)
Bakalım, Denizli gene 3lü savunmayı mı tercih edecek? Bu durumda, Beşiktaş oldukça zorlanacaktır.
Maçın skorunu, Denizli'nin yukarıda bahsettiğim seçimleri ve ölü toplar belirler. Fener daha yakın ama gönüller Kartal'dan yana...
Thursday, November 27, 2008
Besiktas Avantajli

Saturday, November 22, 2008
Derbi Nasıl Olmalı?

22 Kasım 2008 günü Bay Area camiasının “Big Game” diye tabir ettiği UC Berkeley-Stanford futbol (Amerikan) maçı oynandı. Bu maç benim gibi ilk defa Amerika'da bir spor müsabakası izlemiş birisi için oldukça şaşırtıcı ve hayranlık uyandırıcı bir tecrübeydi. Her ne kadar blogumuz futbol (normal) içerikli olsa da; bu derbide, ülkemiz spor hayatı ve özellikle de futbolu için önemli dersler olduğunu düşünüyorum.
Maç için sabah kahvaltıdan sonra daha önceden online aldığımız biletleri temin etmek için yola koyuluyoruz. Stat çevresinde büyük fakat sakin bir kalabalık. Kırmızı t-shirtlü konuk takımın taraftarları Berkeley taraftarları arasında oldukça rahat bir şekilde yürüyorlar. Arada tatlı sert atışmalar ve takışmalar olsa da 100 yıllık rekabete gölge düşürecek hiçbir hareket yok.
Biletimizi bir gişeden aldıktan sonra stada yöneliyoruz. Koltuğumuzu bulup oturuyoruz. Maçın başlamasından önce iki takımın amigo kızları dans ediyor. Bandoları marşlar çalıyor. Bandolar birbirlerine sataşıyor ama kesinlikle bir taşkınlık yok. Bu arada iki takım taraftarlarını birbirlerinden ve sahadan ayıran tel örgülerin olmadığını hatırlatmaya gerek yok sanırım.
İzlenimleri fazla uzatmaya gerek yok. Devre arasında da benzer gösteriler oluyor. Maç da sakin bir şekilde devam ediyor ve sonuçta da maçı Berkeley kazanıyor.
Bilenler bilir Amerikan futbolu topla oynanan bir spordan çok güreşe benzer. Bizim futbolumuzdan daha çok efor ve rakiple temas gerektirir. Yalnız tüm bu fiziksel mücadeleye rağmen sporcular arasında bir gerginlik olmaması şaşırtıcı. Bizde tribünü bir kenara koydum, genelde futbolcular birbirlerini yer.
Derbi terörünün burada yaşanmamasını acaba nasıl açıklayabiliriz? Bir sosyolog, psikolog ya da konuyla ilgili biz uzman değilim ama sağduyum bana bazı nedenler gösteriyor.
- Acaba bizde öncelikle futbolcuların saha içinde kavga etmesi önlense tribünlerin tansiyonu düşer mi? Bu soru üzerinde düşünmeye değer.
- Acaba bu Amerikalılar sporu sadece eğlenmek için mi takip ediyor yoksa bizdeki gibi ölüm kalım meselesi haline mi getiriyor? (Bu arada tribünler burada biraz fazla sıkıcı. Çarşı'ya selam ederim.)
-Tabi ki vazgeçilmez soru: eğitim seviyesi ve kişi başına düşen milli gelir aradaki farkta etkili mi? :p
Tüm bu soruların yanıtlarını bulmak herhalde çok zor değil. İşin uzmanları şu işi inceleyip bir aydınlığa kavuştursalar çok memnun olacağım çünkü hayranlığımın yanında bir de içimi bir burukluk kapladı; neden biz bu kadar olgun olamıyoruz diye.
Son olarak değinmek istediğim birkaç nokta daha var. İki üniversite takımının mücadelesi için yaklaşık yetmişbin kişinin toplanması gerçekten hayret uyandırıcı. Ülkemizde bırakın üniversite takımlarını, profosyonel yerel kulüplerimiz için bile seyirci bulma sıkıntısı var.
Amerikan milleti gerçekten eğlenmeyi biliyor. Bir maç izlemeye gidiyorsunuz fakat maçın dışında bando gösterileri, amigo kızların dansları ve sponsor firmaların etkinlikleri gibi maçın yanına birçok da meze koyuyorlar.
ps: Yazıda imla hataları olabilir. Buradan birçok adı duyulmamış dili destekleyen fakat Türkçe sözlüğü olmayan Open Office üreticisi Sun Microsystems'ı da kınıyorum :D
Wednesday, November 19, 2008
Amerika ve futbol

Monday, November 17, 2008
Serdar Kurtuluş
Verdiği cevaplar tam bomba:
1- Bir öğrencinin ''Şimdi Beşiktaş'ta oynuyorsunuz ama tuttuğunuz bir takım var mı?'' sorusu üzerine ise genç oyuncu, ''Herkesin gönlünde tuttuğu bir takım vardır. Benim de tabi ki gönlümde bir takım var, ama bunu burada söylemek istemiyorum'' diyerek, tuttuğu takımı açıklamadı.
Bu açıkca, ben Beşiktaşlı değilim demek. Bursaspor'u tuttuğunu umut ediyoruz!
2- Serdar Kurtuluş, Ertuğrul Sağlam ile ilgili yöneltilen bir soruya, ''Allah her zaman onun yolunu açık etsin. Kendisiyle yönetim arasında ne tür diyaloglar geçti bilmiyorum, ama Ertuğrul Hoca gerekeni yaptı. Ertuğrul Hoca edebiyle, ahlakıyla mükemmel bir hoca. Biraz daha sabredilseydi daha iyi olurdu diye düşünüyorum'' yanıtını verdi.
Bir de Yıldırım Demirören'e ayar vermiş, yürü bakalım.
3- Serdar Kurtuluş, Türkiye'de gerek futbolu gerek kişiliğiyle en çok Fenerbahçeli Emre Belezoğlu'nu beğendiğini,..
Emre'nin neyini örnek alıyor, çok merak ediyorum. Her faulun arkasından hakeme koşmasını mı, "ben zaten Fenerbahçeliydim" demesini mi??
İbrahim Akın ve Burak'tan sonra Serdar da Beşiktaş'taki misyonunu doldurmuş gibime geldi. Aslında, Serdar Kurtuluş'ta mı suç yoksa ona Beşiktaşlılık duruşunu öğretemeyen ve her açıklamasında Beşiktaşlılık duruşunun arkasında saklanan yönetimde mi, o da ayrı büyük tartışma konusu..
Haberin linki için:
http://www.ligtv.com.tr/Default.aspx?r=1&hid=48569
Tuesday, November 11, 2008
Şifo Mehmet
Mehmet Özdilek, Fatih Terim'den çok şey öğrenmiş. Antalyaspor, inanılmaz motive olmuştu Sivas karşısında. Her atılan golden sonra futbolcuların Şifo'ya koşuyor olması da, bunun en büyük kanıtı.
Maç sonrası kendisinin röportajını dinledim. Konuşması, mimikleri bile aynı Fatih Terim olmuştu. (biraz antipatik buldum bunu, eski Şifo'yu özletti bana..)
Mehmet'in en akıllarda kalan golü bu olsa gerek.
Beşiktaş'ın yanlış hatırlamıyorsam bir daha hiç giymemiş olduğu mor formayla Ajax'a attığı gol:
Asist: Sergen Yalçın, Spiker: Ercan Taner, Kalede Van Der Sar, Gol Şifo Mehmet
Sunday, November 9, 2008
İbrahima Yattara vs İbrahim Üzülmez
Yattara, Hacettepe karşısında oldukça etkisizdi. Aklı hala Katar'da olsa gerek. Fakat, Beşiktaş maçına farklı bir motivasyon ile çıkacaktır. Yattara sağ kanatta kendisinden beklenildiği gibi oynarsa, sol kanattaki İ.Üzülmez'i ezer geçer. Atacağı paslarla, Gökhan'a da birçok pozisyon hazırlar. Zaten, İbrahim'de geçen seneki maçtan sonra bunu doğrular bir açıklama yapmış :
“Çok oyuncunun karşısında oynadım ama Yattara çok iyi futbolcu. Takımına çok faydalı oluyor. Çok yönlü bir isim ve bugün ofans olarak bizi çok hırpaladı. Yattara’yı 1’e 1 değil 2 kişiyle kapatmak lazımdı. Maçtan önce onu durdurmak için Tello ile konuştum ama maalesef bunu saha içinde bazen yapamıyorsunuz Ama ben buradan onun çok iyi bir futbolcu olduğunu tekrar söyleyebilirim” (Kaynak: Ajansspor, Mart 2008)
Tello 3-5-2li sistemde ortada oynadığı için, bu maçta İbo'ya yardım edemez. Bu durumda Zapo ya da Toraman'a kaldı, İbo'ya yardım etmek, Allah sonlarını hayır etsin.
İki takımın defansı da çok kötü.. Beşiktaş 3lü defans ile harikalar yaratmaya devam ediyor, Trabzon'da Kamerun "Aslan"ı Song problemleri çözmek için yeterli değil.
Salı günkü maçı iyi defans yapan takım kazanacaktır. Seyirci desteğine sahip, Trabzon'u bu maç için daha yakın görüyorum.
Kadiköy Çıkmazı

Fenerbahçe çok mu iyi oynadı? Hayır, ama elindeki kadroya gore doğru sistem ve stratejiyle oynadı ve çok iyi mücadele etti. Alex'in yokluğunda Selçuk-Josico ikilisi orta sahayı çok iyi parsellediler. Maçtan önceki yazımızda, Fenerbahçe'nin Galatasaray'ın savunma zaaflarını değerlendirebildiği takdirde avantajlı duruma geçeceğini belirtmiştik. Fenerbahçe belki de sezon başından bu yana Kadiköy'de rakip yarıalanda bu kadar boşluk bulamamıştı. Dün Fenerbahçe, kazanmayı daha cok isteyen taraftı, iyi konsantre oldular ve bu boşlukları iyi değerlendirip maçı kazandılar. Bu maçtan sonra birçok kişi Fenerbahçe'nin artık toparlandığını ve yarışa geri döndüğünü söyleyecektir. Ancak benim görüşüme göre bunu söylemek için henüz erken. Önümuzdeki hafta Fenerbahçe'yi çok zorlu bir Ankaraspor maçı bekliyor. Fenerbahçe'nin gerçekten toparlanıp toparlanmadığını o maçtan sonra göreceğiz.
EK
Thursday, November 6, 2008
Fenerbahçe Bir Adım Önde

Turkcell Super Lig'de 10.hafta'ya girilirken kuşkuşuz gözler Fenerbahçe ile Galatasaray arasında oynanacak derbide olacak. Galatasaray'ın kronikleşmiş Kadıköy fobisi bu maçta ne kadar etkili olur bilemiyoruz, ancak Skibbe Benfica galibiyetinin de etkisiyle, Galatasaray'ın sezon başından bu yana devam eden saha içi arızalarına tedbir almazsa Galatasaray'in Kadıköy'den puan alması çok zorlaşır. Galatasaray'ın bu sezon uygulamaya çalıştığı çok adamla hücum felsefesinin ve yaratıcı oyunculara dayanan ofansif sistemin Ali Sami Yen'de iyi işlemesine rağmen deplasmanlarda sıkıntı yarattığını göruyoruz. Fenerbahçe evinde oynadığı derbide Galatasaray'ın geride bıraktığı boşluklardan ve savunmadaki zaaflarından yararlanabilirse büyük avantaj yakalar. Arsenal maçıyla moral depolayan ve taraftarına kendini affetirmek isteyen Fenerbahçe, bu maça ekstra motivasyonla çıkacaktır. Bu faktörler göz önüne alındığında Fenerbahçe'nin Pazar günkü maçta daha sanslı olduğunu düşünüyorum.
Haftanın diğer önemli maçlarına göz atacak olursak, Beşiktaş kendi sahasında Kocaelispor'u farklı yenerek geçen haftaki puan kaybını telafi edecektir. Trabzonspor da Hacettepe'yi zorlanmadan geçerek liderliğini sürdürür. Anadolu'nun bu seneki iddialı takımları Ankaraspor ile Eskişehirspor arasındaki mücadele çekismeli geçmeye aday bir maç olarak düşünülse de, Anadolu takımlarının kronik hastalığı haline gelen ve büyük takımlarla oynanan maçlardan sonra görülen performans düşüklüğü, Eskişehirspor'u da etkileyecektir. Geçtiğimiz haftalarda önce Galatasaray'ı yenip hemen ardından Fenerbahçe ile berabere kalarak dikkatleri üzerine çekmeyi başaran Eskişehirspor, bu hafta Ankaraspor deplasmanından puan kaybıyla dönecektir.
Monday, November 3, 2008
3-5-2 mi 5-3-2 mi?

"Mustafa Denizli, şampiyon yap bizi" tezahüratları gerçekleşebilir mi tartışılır..
Umarım "Mustafa Denizli, bari UEFA Kupası'na götür bizi" diye bağırmayız sezon sonunda.
Zorlu Kayseri deplasmanında Beşiktaş kötü top oynamadı. %54lük Beşiktaş lehine top oynama istatistiğine rağmen, kaleyi bulan isabetli şutlarda 5e karşı 3 Kayseri'nin üstünlüğü vardı. İsabetli ortalarda da 2ye karşı 1ile gene Kayseri önde. Nitekim, maçı da 'şapka çıkarılacak' bir gol ile Kayseri aldı. Bravo Mehmet Topuz!
Merak ediyorum, dünya üzerindeki büyük takımlarda kaldı mı hala 3lü savunma oynayan? Zaten 3lü savunma mı yoksa 5li mi oynuyor Beşiktaş o da tartışılır. Serdar Kurtuluş sağ ataklarda oldukça etkisiz, İbrahim Üzülmez zaten orta yapsa Roberto Carlos olacak ama bir türlü öğrenemedi o işi. Sistem bir tek Tello Babaya yaradı gibi, diğer bütün takım dökülüyor.
Maç boyunca bir tane isabetli orta yapmış koskoca Beşiktaş takımı! Gerçi bu sistemde sol kanatta İbrahim için bir alternatif göremiyorum, fakat sağ kanatta Ali Tandoğan'ın Serdar'dan çok daha iyi oynayacağı kanaatindeyim.
Mustafa Denizli değil miydi Ertuğrul Sağlam'ı savunma futbolu oynatıyor diye eleştiren? Sormak isterim Sayın Denizli'ye 5 savunmacıyla oynamak mıdır atak futbol?
Son sözüm de Lig Tv'ye:
Adamların hastayım..
Haftalardır tüm gazetelerde yazıp çiziliyor.. Mustafa Denizli 4lü savunmayı bırakıp 3lü savunmaya döndü diye.
Eh be kardeşim maç öncesindeki taktik dizilişte neden hala İbo Toraman'ı sağa, İbrahim Üzülmez'i sol beke koyup 4lü savunma dizilişi gösterirsin. Maçta da görmüyor musun Tello'nun sol açık olmadığını? Maçtan sonra Lig Tv'nin istatistik sayfasına bakın, hala 4-4-2 oynuyor Beşiktaş?
Buyrun link:
http://macmerkezi.ligtv.com.tr/Istatistik.aspx?mId=1227